30 Mayıs 2010 Pazar

Geleneğimizi ve yeteneğimizi kaybederken

Aralık 2009'da yine buralardan böyle seslenmişiz kendimize;

http://altankocak.blogspot.com/2009/12/can-erdem-uzerinden-ac-bir-besiktas.html

Şimdilerde ise yine kendi kendimize, sessiz vedasını konuşuyoruz Can Erdem'in.

http://www.milliyet.com.tr/can-dan-sessiz-veda/spor/haberdetay/29.05.2010/1244044/default.htm

22 yaşında, Beşiktaş altyapısından yetişmiş, hava üstünlüğüne sahip genç bir yeteneğin bedelsiz bir şekilde takımdan kopuşuna seyirci kalıyor; 19 yaşındaki, yine aynı özelliklere sahip olan, Türk Ligleri'nin en genç golcüsünü 2 milyon avroya satıyor, ve bunu "Geleneğimiz altyapımızıdır" diyen bir kulüpte yapıyorsanız, ortada bulunması gereken yedi yanlıştan fazlası var demektir.

Bu arada, işbu kulübün yönetimi 2009/10 sezonunu ligde 1 (yazıyla bir) golle kaptan 29 yaşında bir forvete yıllık 2,4 milyon avro ödemektedir.


Sezona iddialı bir kadro ile girmişti Beşiktaş erkek basketbol takımı. Gerçi yönetimsel zaafiyetler sonucunda ilerleyen dönemde bu iddianın kendi kendine ortadan kalkacağından korksak da gerçekleşeceğini biliyorduk. Nitekim öyle de oldu. Önce paralar ödenmedi, sonra Baxter, ardından Chatman küstürüldü, takımdan uzaklaştırıldı. Öyle ki, takım son haftalarda bazen sahaya rotasyon yapılması zor bir kadro ile çıktı. Tüm bunlara ve güçlü rakiplere rağmen yarı finale kadar yükselen takım, şimdi en kilit yeteneği Brad Newley'i Lietuvos Rytas'a kaptırdı.

Oysa ki çok zor değildi istikrarı sağlamak. Ligde Beşiktaş'a katma değer kazandıracak sayılı oyunculardan Chatman, Baxter ve Newley elde tutulacak, yanlarına bir - iki takviyeyle beklenen final oynama potansiyeli elde edilecekti.

Seneye yine, yeniden baştan aşağı yenilenmiş bir kadroyla Akatlar'da görüşmek üzere.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Kupaya hasret devler

Avrupa'da 2009/10 futbol sezonu kapandı. Her ülkeden birer şampiyon çıkarken, aklıma mutlu sona hasret devler, eski süper güçler takıldı. İşte onlar ve vuslat sürelerinden bir kuple;

B. Dortmund: 8 sezon
Arsenal: 6 sezon
Liverpool: 20 sezon
Milan: 6 sezon
Roma: 9 sezon
Juventus: 7 sezon
PSG: 16 sezon
Monaco: 10 sezon
AEK: 16 sezon

Quaresma'ya eşek şakası

İtalyan televizyonlarından biri, Quaresma'ya şaka yapmak için arabasını takip ederken genç yıldızın trilyonluk oyuncağına çarpıyor. Adı Beşiktaş'la anılan oyuncunun sadece kendisine verilen hediyeyi parçalamakla yetinmesi, çelik gibi sinirlere sahip olduğu yönünde bir kanaat oluşturdu bende. Bizimkilerden birinin Lamborghini'sini böyle çizseler herhalde tepkisi bu kadar naif olmazdı. İşte o "şaka" :

23 Mayıs 2010 Pazar

Quaresma meselesi


- Quaresma'da sona doğru...

- Quaresma 'Gelirim' dedi...

- Q7'yi istiyoruz !

- Taraftar çıldırdı, Quaresma'yı bekliyor !

Geçen transfer sezonunun tarafımızca patlatılamayan transfer bombası Ricardo Quaresma, son günler ve haftalarda Beşiktaş ve Beşiktaşlı'nın gündeminin ilk sıralarda değil, gündeminin hepsi. Nedense uzaklardan ve gayet sakinlikle takip ettiğim bu mevzuya farklı bir açıdan bakmak istiyorum.

2009/10 sezonunu İtalya ve Avrupa'da dubleyle tamamlayan Inter'in pek yüzüne bakmadığı bir isim oldu Ricardo. Oysa ki Porto'dan 26 milyon avro civarında astronomik bir bedelle geçmişti Milano temsilcisine. Bu sezon Serie A'da yalnıza 400 dakika (4 tam maçtan biraz fazlası) forma giydiği hatırlandığında durumu gerçek bir hayal kırıklığı olarak nitelemek yerinde olacaktır. 2009'un sonunda dizinden geçirdiği sakatlıkla da açıklanamayacak bir şey bu. Mourinho ile kan tutmadı, oyun planları uyuşmadı şeklindeki gerekçelendirmelere saygı duysam da, sonuç odaklı baktığımızda bir sezon boyunca yatmış bir futbolcunun -büyük potansiyel sahibi olsa da- takip eden sezonda büyük performans sergilediğine pek şahit olmadım (Bkz: Nihat 09/10). Yine de kadro mühendisliği çerçevesinden bakıldığında sadece bir sezon kısa bir süre sayılabilir. Demem odur ki, Quaresma bir sezon kötü oynamasına, daha doğrusu tam performans verememe ihtimalinin yüksek oluşuna katlanılabilecek bir değer ve yetenektir (Yine Nihat konusuna benzer şekilde).

Henüz 26 yaşında, bütün Avrupa'nın tanıdığı, sol ve sağ taraflarda da kullanılabilecek bir futbolcuya sabır etmek gerekir, evet. Yalnız beni korkutan şudur ki, özellikle taraftarın ve hissettiğim kadarıyla bir nebze de yönetimin, Quaresma'yı sihirbaz, başarının anahtarı ve hatta süper kahraman olarak görmesi, göstermesi. Sanırım ders almıyoruz. İsterseniz 3 yıldır şampiyon olamayan Fenerbahçe'nin bu periyottaki transferlerinden bir kaçını hatırlayalım: Roberto Carlos, Güiza, Kezman. 2 sezondur kupaya hasret Galatasaray'ınkiler de aşağı kalır değil hani: Keita, Elano, Jo, Kewell, Baros, Meira. Bu isimlerin Quaresma'yla aşağı yukarı aynı sınıfta olduğuna itiraz eden olmaz sanırım. Ama sezonları da ayırarak baktığımızda beş kez mutlu sonu ıskalamış bu takımlar. Kısacası, en kaliteli, en popüler isimler, başarının garantisi değil.

Tabii burdan şöyle bir sonuç çıkmasını da kesinlikle istemem: Quaresma gelmesin ! Bilakis, kendisinin Beşiktaş'a çok çok şeyler katma şansı olduğunun farkında ve bilincindeyim. Ancak şu aralar hissettiğim "Q7" çılgınlığı, geçen sezon koca bir transfer dönemimizi bulandıran Mehmet Topuz olayını hatırlatıyor. Kulübe kazandırılırsa çok yerinde bir transfer olur, ancak bir kişi bir takımı şampiyon yapamaz. Kağıt üstünde en iyi görünenler bir araya getirildiğinde ortaya çıkan her şeye takım denmeyebilir. Ve takım değilseniz, başarı zordur (Bkz: 2009/10, 3 Büyükler). Önümüzde bu kadar sıcak örnekler varken bu Quaresma fetişmizinin, kulübe zarar vermemesini umuyorum. Zira, Dünya Kupası'nın da varlığını hatırlarsak 15 Temmuz'a, Avrupa mesaimizin başlamasına kadar çalışabileceğimiz iş günü sayısı hayli az görünüyor.

Medya arkası #1


Milliyet.com.tr'nin ana sayfasında link verilen Kartal'dan üç bomba başlıklı habere tıkladığımızda, ilk bombanın maşallah kendileri tarafından patlatıldığını görüyoruz. Dün akşam oynanan Şampiyonlar Ligi finali bu akşam tekrar edilecek sanırım, öyle diyor kendileri.

http://www.milliyet.com.tr/kartal-dan-uc-bomba/spor/sondakika/23.05.2010/1241346/default.htm