28 Kasım 2009 Cumartesi

Bayramda Akatlar'a

Bugün Bayan Basketbol takımımız 13:45'te Çankaya Üniversitesi'ni, Erkek Basketbol takımımız ise 16:00'da Bornova Belediyesi'ni ağırlıyor. Avrupa'dan bozgunlarla dönen iki ekibimize de başarılar. Bayram ziyareti rotasında Akatlar olanlar, bir kaç saatini salona ayıracak mı bakalım ?

Vücut çalımı nedir, nasıl atılır ?

27 Kasım 2009 Cuma

Öyle bir geçer zaman ki #5

2001/02 sezonuna, önceki sezonun sonlarında koltuğu Nevio Scala'dan devralan Christoph Daum'la giren Beşiktaş'ın yeni 9 numarası idi Arild Stavrum. İskoç temsilcisi Aberdeen'den transfer edilen Norveçli forvet, siyah beyazlılarda 9'un lanetine kurrban giden bir başka isimdi. Başarısız geçen sezonu ligde 5 golle tamamlayınca, sezon sonunda sözleşmesi karşılıklı olarak feshedilmişti. İstanbul serüveninden sonra kariyerine ülkesinin takımı Molde'de devam eden Stavrum, 2006'da 34 yaşındayken futbolu bıraktı.

İnanç güzel bir silahtır

3-0'lık Fenerbahçe zaferinin ardından Mustafa Denizli'nin söylediklerini dinlediğimde, takımın Manchester'da bir farklı olacağını anlamıştım. Herkese "Beşiktaş'a bahis oynayın" diye şakayla karışık da olsa düşüncelerimi açıklarken, güvendiğim bir başka totem daha vardı. Kara Kartal, her Şampiyonlar Ligi macerasında bir devi yıkmayı başarmıştı. 97-98'de PSG, 00-01'de Barcelona, 03-04'te Chelsea ve nihayet 07-08'de Liverpool. Aklıma bir de 9 yıl önceki başka bir tesadüf düştü maç öncesi. 16 Eylül 2000'de yine İnönü'de yine 3-0 kazanılan Fenerbahçe maçından 3 gün sonra gelen Barcelona galibiyeti, bu sezonki derbi zaferinin de başka bir üç puanının müjdeleyicisi olabileceğini düşündürüyordu. İngiliz ekibinin sahaya gençler ağırlıklı bir kadroyla çıkacağını bilmek de başka bir itici güçtü. Takımlar sahaya çıkarken, bu sezonun uğurlu forması damalıyı da görünce, nedense hayatımın en rahat Beşiktaş maçını izledim diyebilirim. İsmail, topu Tello'ya kestikten sonra Şilili ilk kontrolü gerçekleştirdiğinde "Gol!" dedim, oldu da.. Garip bir huşu içinde geçen 85 dakikadan sonra, korku filmini andıran son anlarda nabızlar tüm Türkiye'de olduğu gibi benim için de zirveye vurdu. Nihayet, Old Trafford'da 23 maç sonra Manchester United ilk kez yenildi ve ümitlerimiz 8 Aralık için İnönü'ye, CSKA maçına kaldı. Olasılıklar çoklu, işler zorlu evet, olmasa da olur hatta, ama yine de, inanç güzel bir silahtır.

21 Kasım 2009 Cumartesi

Ne demiş #2


"Bu maçı radyodan dinleseydim duyduklarıma inanmazdım, ama siz bana inanın..."

Bir radyo spikeri

(Kadıköy'de 4-3 kazanılan Fenerbahçe derbisini anlatırken)

15 Kasım 2009 Pazar

Vatana millete hayırlı olsun

Olağan Divan Kurulu toplantısında Beşiktaş'ın toplam borcunun 181,3 milyon TL olduğu resmi olarak açıklandı. Bu borcun 59,7 milyon TL'lik kısmı ise Demirören'e. Ne diyelim, 200'e az kalmış... Ha gayret !

Sol açığa Galli aday

2010-11 sezonunun transferleri için henüz erken (!) iken transfer piyasasının pek de gündeminde olmayan bazı kıyıda köşede kalmış isimleri Beşiktaş’ın ihtiyaçları doğrultusunda paylaşmakta sakınca yok... Hele bugünlerde Rodrigo Tello’dan boşalması muhtemel görünen sol kanat mevkiine, önümüzdeki sezon için bir takviye şart.

Adı, Joseph Christopher Ledley. 1987 yılında Cardiff’te doğan solak, profesyonel futbol yaşamına da “köyünün” takımı olan Cardiff City’de başladı. Ledley, Galler Milli Takımı’nın her kategorisinde forma şansı buldu. U-17 takımında 6 kez, U-19 takımında 3 kez, U-21 takımında 5 kez milli olduktan sonra 2006’da A Milli Takım formasına “merhaba” dedi.

Henüz 22 yaşında olmasına rağmen 32 kez A Milli oldu ve 2 de gol attı. Geçtiğimiz aylarda Galler-Estonya maçında kaptanlık pazubandını takarak ülkesinin en genç kaptanı unvanını aldı. İngiltere Championship’de (Turkcell Süper Lig’in bir altına denk lig) şampiyonluk mücadelesi veren Cardiff City’nin bu genç yeteneği, sezon sonunda serbest kalacak ve adı Everton gibi Premier Lig kulüpleriyle anılıyor...

8 milyon avro bonservis bedelli yurtiçi transferler yapmaktansa, Avrupa’nın gelecek vaad eden gençlerini bulmalı, Beşiktaş’ı ve kendilerini Avrupa arenasında hem sportif hem de finansal olarak büyütme fırsatını kullanmalıyız.

Yolcudur Abbas

Sezon başından beri hiçbir şey oynamayan, üzerine bir de Milli Takım'daki performansını riske etmemek için Wolfsburg ve Trabzonspor maçlarından sakındığı iddiası Şili basınına yansıdığı söylenen Tello, devre arasında Delgado'yla uzun vadeli bir oyuncu değişikliği yapacak gibi. Mustafa Denizli'nin dün Lig TV'de yaptığı "Onunla çok kısa ve net bir görüşme yapacağım" açıklaması da bu fikri destekler gibi. Bakalım, bir Güney Amerikalı daha Beşiktaş'tan kötü şekilde mi ayrılacak ?

14 Kasım 2009 Cumartesi

Ne demiş #1

"Bir kaç yüz euro kazanmak için günde 15 saat çalışan bir baba yorgundur, biz değil."

Jose Mourinho

(Takımı Inter'in Genova karşısındaki kötü oyununu yorgunluğa bağlayan medyaya cevaben)

Eyvah diyeyim

Basından alıntı:

"Fenerbahçe’de Roberto Carlos, Deivid ve Uğur Boral’ın devre arasında yönetimin kapısını çalarak takımdan ayrılmak istediklerini resmen bildirecekleri öğrenildi."

Uğur'un, geçmişteki Çarşı'yı öven söylemlerini de hatırlarsak, yönetim kongre öncesi yeni bir transfer bombası (!) patlatsın ister misiniz ?

Taraftarın ikilisi: Nihat - Batuhan

Uzun soluklu anketimizin sonuçları beklediğim gibi. Yaşamında siyah beyazı, en orta yere koyanlar takımlarının ileri ucunda alt yapı formasyonlu iki yeteneği görmek istiyor: Nihat Kahveci ve Batuhan Karadeniz. La Liga'nın tozunu attırdığı, fırtına gibi estiği Real Sociedad macerasında da Nihat'ın partneri Kovacevic değil miydi ? Veya Batuhan'ın 8 golle tamamladığı yarım sezonluk Eskişehir günlerinde yanında Youla yok muydu ? Bu bağlamda Nihat ve Batuhan'ın çok verimli bir ikili olabileceğine dair fikirlerimiz desteksiz de sayılmaz. En azından kesinlikle denemeye değer.

13 Kasım 2009 Cuma

Beşiktaş vs. Beşiktaş

Pazar günü saat 15:00'te Akatlar'da Efes Pilsen'i ağırlayacak olan Beşiktaş'ta, hafta arası yerli oyuncuların ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle idmanlara katılmaması, beklenenin gerçekleşmesinden fazlası değildi açıkçası. Tabata için Gaziantepspor'a ödenen 8 milyon avro ve Nobre-Figer ikilisinin 2,4 milyon avroluk yıllık kazançları, basket takımının maaşlarının ödenememesinin nedenleri midir yoksa ? Olmasalar bile, tabloyu yeterince acıklı ve akıl dışı yapmaya yetmezler mi ? Bence yeterler, yanında bir de artarlar. Sonra da resmi siteye Burak Bıyıktay'ın "Taraftarımız bu maç bizi yalnız bırakmasın" açıklamasını koyar birileri. Belki de hoca, "Yönetim, ne olur bizi yalnız bırak da seriye devam edelim" diyecekti de dili sürçtü, kimbilir...

12 Kasım 2009 Perşembe

Nobre açılımı #4

Sağ çerçevede yer verdiğimiz "Forvet ikilimiz nasıl olmalı" anketinin sonlanmasına az süre kala, kullanılan 88 oydan yalnız ve yalnızca 3 (yazıyla üç) tanesinin Nobre'ye verilmiş olması, futbolun aslında çok zor anlaşılır bir şey olmadığını gözler önüne seriyor sanki... Perşembe gecesi itibarı ile sıralama şöyle;

Batuhan - 28 0y
Nihat - 23 oy
Bobo - 18 oy
Holosko - 16 oy
Nobre - 3 oy

11 Kasım 2009 Çarşamba

Nobre açılımı #3


Basından alıntı:

"Beşiktaş - FC Zürih maçının 90. dakikasında teknik heyete karşı gelerek oyuna girmek istemeyen X, süresiz kadro dışı bırakıldı. PAF takımla antrenmana çıkacak olan X'e ağır para cezası verilecek."

Takımının en kritik maçında oyuna girmeyi reddeden, daha sonra kaptanlığa yükseltilen, sonrasında ise sözleşmesinin uzatılması için menajerini kulübe musallat eden Beşiktaş kaptanı hangisidir ?

a) Vedat Okyar

b) Hakkı Yeten

c) Mert Nobre

9 Kasım 2009 Pazartesi

Nobre açılımı #2

Beşiktaş forvetlerinin sezon başına ortalama gol sayılarının yer aldığı aşağıdaki listede, en kötü ortalamaya sahip olmasına rağmen en yüksek maaşı alan futbolcu hangisidir ?

Bobo: 3,9 sezon - 66 Gol = 17 Gol/Sezon, 1,2 milyon €

Holosko: 1,9 sezon - 25 Gol = 13 Gol/Sezon, 0,8 milyon €

Nobre: 3,4 sezon - 38 Gol = 11 Gol/Sezon, 2,4 milyon €

Not: İçerisinde bulunduğumuz 2009/10 sezonu 12 haftasının geride kalmasına istinaden 0,4 sezon olarak hesaplanmıştır.

8 Kasım 2009 Pazar

Nobre açılımı #1

Aşağıdaki listede Serie A'nın önde gelen golcüleri ve yıllık maaşları yer almaktadır. Buradaki tek yanlışı bulunuz.

Inzaghi (Milan): 3 milyon €
Huntelaar (Milan): 3 milyon €
Nobre (Beşiktaş): 2,4 milyon €
Baptista (Roma): 2,2 milyon €
Vucinic (Roma): 2 milyon €
Mutu (Fiorentina): 2 milyon €
Gilardino (Fiorentina): 2 milyon €
Crespo (Genova): 1,6 milyon €
Bojinov (Parma): 0,7 milyon €

Al sana Cola Turka !

Beşiktaş, ligin en büyük bütçeli ve geniş kadrolu takımlarından Türk Telekom'u Akatlar'da sahadan sildi. Melih Şendil ve Çetin Yılmaz'ın yorumlarıyla maçın Türk Telekom TV'den yayınlanıyor havasını yaratmasıydı dün için tek can sıkıcı nokta. Beşiktaş'ın bir sayısı sonrası "Cola Turka seviniyor" diyen Şendil'in kafasındaki Beşiktaş algısını, lig maçlarını izleyen arkadaşlar eminim biliyordur. Rakibin avantajına gelişen bir pozisyonda oyunu durduran hakeme itiraz eden oyuncu için, kendini tutamayarak "Haksız da değil !" demişliği vardır. Yılmaz ise bütün maç boyunca Türk Telekom'un geri döneceğini, bu kadar muhteşem bir takıma karşı asla 40 dakika ezici oynanamayacağını tekrarladı durdu. Hatta bir ara "Telekom'un şimdi 40-8'lik bir seri yakalaması gerekiyor !" diyerek, pek de söylenecek söz bırakmadı.

Harika bir takım oyunu oynayan Beşiktaş'ta, 88-69'luk zaferin en büyük mimarı 25 sayı ve 6 ribaundla oynayan Lonny Baxter'dı. Burak Bıyıktay ve öğrencilerine bir kez daha "helal olsun" derken, sıradaki maçın yine Akatlar'da Efes Pilsen'le olduğunu hatırlatıyor ve (kendim de dahil) bu takımı yalnız bıracak tüm Beşiktaşlılar'ı vicdanıyla başbaşa bırakıyorum.

Yaslı gittik şen geldik

Kritik Trabzon dönemeci, kendi adımıza Türk liglerinde görmeye fazla alışık olmadığımız bir oyun stratejisi ve buna mutlak riayetle sorunsuz dönüldü. Birçokları Beşiktaş’ı “çağ dışı” futbol oynamak ve korkaklıkla suçlarken, gerçeğin ıskalandığı kanısındayım. Tüm hücum oyuncuları ve yaratıcı orta sahaları formsuz, üstüne üstlük moralsiz ve yorgun bir takımın, evinde kazanmak zorunda olan Trabzon’da sahaya “cesur” bir kadro ile çıkması, geçen haftaki derbide Galatasaray’ın düştüğü durum ve sonucu getirmekten başka işe yaramazdı. Rakibin pek de yetenekli sayılmayacak ayakları ile kendi sahası önünde kuru baskısına izin verip, gardı düştüğünde vurmak bu maç için tek rasyonel ve olası çözümdü. Nitekim Beşiktaş, 4-5-1 şablonuyla sürekli topun arkasına girerek teoriyi pratiğe döktü. Müthiş oynadığı iddia edilen Trabzonspor’un bu savunmasıyla, karşısında Wolfsburg olsaydı o maç 5’e 6’ya giderdi, bunu da belirtelim. Ernst’in harika golünü perçinleyen Bobo’nun kaçırdığı netlikle bir Trabzonspor fırsatı hatırlamıyorum farzı misal. Yine de tabii ki Beşiktaş’ın önümüzdeki periyotta yapıcılıktan bu denli uzak oynaması kesinlikle kabul edilemez. Bu geceyi, sadece kazanılması gereken bir karşılaşma olarak görmek gerekir kısacası. Ligde oynadığı son 5 maçı kazanan ve sadece 1 gol yiyen Beşiktaş, bir şekilde yine yarışın içine çekti kendisini. Son olarak ekleyelim, sırf İsmail Köybaşı’nın bir daha kaybedilmemek üzerine kazanıldığı maç olarak bile Beşiktaş adına çok kârlı bir 90 dakikaydı bu benim için.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Uçurumdan önce son çıkış

Wolfsburg karşısında alınan ve İnönü’de son 15 yılın en ağır Avrupa mağlubiyeti olma özelliğini de taşıyan 3-0’lık bozgundan sonra bir fikstür azizliği, Trabzon’a gönderiyor takımı. Ernst’siz gazı kaçmış koladan bile beter görünen orta sahadan Serdar Özkan’ın Karadeniz deplasmanına götürülmemiş olması sevindirici bir gelişme. Geçen hafta Ankaraspor’la oyna(ma)yan Trabzonspor dinlenmiş ve maça konsantre durumda. Zira bu maç onların açısından da tamam mı devam mı niteliğinde ve bu yılın da dipsize giden sezonlardan 26’ıncısı olup olmayacağını belirleyecek. Ev sahibinin maça hızlı ve tempolu başlayacağını, ya da en azından bunu deneyeceğini tahmin etmek zor değil. Forvet hattı formsuzluktan kırılan Beşiktaş’ın, maçı kazanabilmesi için bu durum da tek şansı gibi görünüyor. Trabzon kontrolsüz yüklendiği anlarda, yumuşak karnı savunmasının dengesiz yakalandığı fırsatları değerlendirebilirsek, uçurumdan önceki son çıkışa atmış olabiliriz kendimizi. Yoksa, sıradaki Fenerbahçe maçı başkan, teknik adam, futbolcu ve taraftar açısından son yılların en kötü tecrübesi olabilir.

Son 5 maçtır yenilmediğimiz Trabzon’a, kötü bir futbol oynayarak da olsa bir gol atacağımızı ve kazanacağımızı düşünüyorum nedense. Skor tahminimi 1-0 olarak verdikten sonra, iki takım arasındaki son 5 maçın Beşiktaş’a göre düzenlenmiş istatistiklerine bakalım.

2007/08 A. Aker 3-2
2007/08 İnönü 3-0
2008/09 A. Aker 0-0
2008/09 A.Aker 2-1 (Kupa)
2008/09 İnönü 1-1

Öyle bir geçer zaman ki #4

Ronaldo Guiaro. 2001/02 sezonunda Benfica'dan transfer edilmişti Brezilyalı stoper. Beşiktaş'ta oynadığı 4 sezon boyunca gösterdiği performans ve özellikle 100. yıldaki şampiyonlukta Zago'yla kalenin önüne ördükleri duvar, onu taraftarın hâlen unutamadığı isimlerden biri yapıyor. İlk yılında Kadıköy'de 2-1 kazanılan derbide attığı goller, 2003/04 sezonunda İnönü'de Sparta Prag'ı yıkan son dakika golü, 2-0 önde götürülürken müthiş bir gol kaçırdığı ve sonrasında 2-2 biten Galatasaray derbisi, Ronaldo'nun Beşiktaş'taki serüveninden aklıma yer eden kareler. İstanbul'dan ayrıldıktan sonra ülkesinin Santos takımına dönen Ronaldo, şimdilerde ise Yunanistan'ın Aris takımında forma giyiyor ve 35 yaşında.

6 Kasım 2009 Cuma

Ruhsuzluktan yorulduğunda, kaldır başını bak Akatlar'a...


Forması için savaşan bir kaç Kartal elbet bulacaksın...

BEŞİKTAŞ - Türk Telekom
7 Kasım Cumartesi
15:00
Akatlar

Şimdi uzaklardasın, forvetimiz Bobo'yla Nobre oldu


3 Kasım 2009 Salı

Bu bir totem denemesidir

Alman takımları ile bugüne kadar yaptığı 6 maçta yalnızca 1 puan alabilen Beşiktaş'ın bu şanssızlığı bu akşam da sürer (!) . . .

1989/90 B. Dortmund 0-1
1989/90 B. Dortmund 1-2
1997/98 B. Münih 0-2
1997/98 B. Münih 0-2
2006/07 B. Leverkusen 1-2
2009/10 Wolfsburg 0-0

2 Kasım 2009 Pazartesi

Beşiktaş - Wolfsburg: Sadece bir an, her şeyi değiştirebilir

Manchester United’ı hariç tutarsak, pamuk ipliğine bağlı dengelerin grubunda Alman şampiyonu, Türk şampiyonuna konuk oluyor. Bu maçta kafadan 11’e koyacağım 3 isim büyük ihtimalle oynayamayacak; İ. Toraman, Nihat ve İsmail. Mustafa Denizli’nin elini oldukça daraltan bu sakatlıklar canımızı sıkabilir zira maç içinde işler iyi gitmezse, yedek kulübesinde oyunun kaderini değiştirecek bir isim kalmayacak gibi. Wolfsburg’ta ise bu sezon 6 golü bulunan kırmızı kart cezalısı Grafite’nin yerine, son lig maçında iki kez ağları havalandıran süratli Martins şans bulacak. Konuk takımın tempoyu düşürerek Beşiktaş savunmasını dengesiz yakalamayı ve Martins’le sayı yapmayı planlayacağını tahmin etmek pek de zor değil. Denizli’nin, bu stratejiye nasıl bir panzehir üreteceğini gerçekten merak ediyorum. Bana kalırsa, tempoyu daha da düşürerek güçlü olduğumuz savunma silahını kullanmalıyız. Ernst, Fink ve Uğur’lu 3’lü bir göbeğin sağında ve solunda Ekrem ve Tello, önlerinde rakip savunmayı meşgul etme potansiyeli şu an için en yüksek forvetimiz Nobre çok sağlam bir şablon olabilir. Bu dizilişle duran top haricinde gole gitmemiz çok zor gözükse de, sıkıcı ve 0-0 gidecek bir oyunu, çok adamla hücum etmeye çalışırken arkada inanılmaz açıklar veren bir senaryoya kesinlikle tercih ederim. Maçın ve tribünlerin havasına göre ikinci devre veya son yarım saatte Uğur-Tabata değişikliği veya Bobo ile forveti çiftlemek geçiyor aklımdan. Zira bu maç için beraberliğin kesinlikle kötü bir sonuç olacağını düşünmüyorum. Rakip çok güçlü de mi veya çekindiğimden mi böyle yazıyorum ? Hayır. Aklımda, 2003/04 sezonunda İstanbul’daki 2-0’lık Lazio ve 2007/08 sezonunda yine İnönü’deki 1-0’lık Porto maçları var. O maçlarda Dimyat’a pirince gitme konusundaki ısrarımızı biraz törpüleyebilseydik, tarihimizde ilk kez gruplardan çıkmış olabilirdik. Bu maçta alınacak bir puan, gruptaki diğer ve bence hedef rakibimiz CSKA Moskova’nın İngiltere deplasmanına gittiği dikkate alındığında, iddiamızı 6. haftaya, yani İnönü’de sahnelenecek Rus ruletine taşıyacak. Bu nedenle kontrolden başka seçeneğimiz yok. Taraftarın sabrını son saniyelere kadar koruması halinde, 1-0’lık Sparta Prag maçına benzer tadından yenmez bir zafer de gelebilir pekalâ ama olmasa da yolun sonu değil bu karışık denklemli grupta.

Skor tahminim: 0 - 0

Unutulmak istenen bir sezon: 1975/76

Beşiktaş tarihinin gelmiş geçmiş en kötü sezonundan bir kare. Ligin son haftası Trabzonspor deplasmanında alınan 1-1'lik beraberlikle ligde kalınmış, oynanan 30 maçın 17’si berabere bitmiş ve yalnızca 5 galibiyet kazanılabilmiş. Alman teknik adam Horst Buhtz'un dengesizliklerine kurban giden takımda Yusuf Tunaoğlu ve Zekeriya Alp gibi isimler de var.

1 Kasım 2009 Pazar

Ali form tut, tut Ali tut

Ligde 4'te 4 yaptık, son 5 maçımızda yalnızca 1 gol yedik evet, ancak hücumcuların formsuzluğu gerçekten düşündürücü boyutlara ulaştı. Orta sahanın etkisizliği belki de bu verimsizliğin en büyük nedeni ama istatistikler yalan söylemez. Ankaraspor maçını hariç tutarsak 14 resmi maça çıktığımız 2009/10 sezonunda kaydettiğimiz gol sayısı 9. Forvetlerimizin rakamları da aşağıdaki gibi oluyor hâliyle.

Holosko: 410 Dakika, 1 Gol
Bobo: 680 Dakika, 1 Gol
Nihat: 860 Dakika, 1 Gol
Nobre: 750 Dakika, 0 Gol

Baxter - Chatman A.Ş. kazandırıyor

Beşiktaş, iki ABD'lisinin komutasında ligde 3'te 3 yaptı. Uzun süredir 10 numara oynayan ikiliden pozisyon olarak 1 numara olanı Mersin BB deplasmanında 14 sayı ve 7 asistle göz doldururken, 5 numara olanı 22 sayı ve 8 ribaund ile yine günündeydi. Haftaya Akatlar'daki Türk Telekom sınavında, takımın kağıt üstünde kendinden güçlü görünen bir ekibe karşı neler yapabileceğini göreceğiz bu arada. Bu çok çekişmeli geçmeye aday maçta salon boş olmaz umarım.