UEFA'nn 1992 yılında Şampiyon Kulüpler Kupası'nda format değişikliğine giderek turnuvayı Şampiyonlar Ligi adı altında çok daha büyük ve heyecanlı bir organizasyona çevirmesinden sonra Beşiktaş'ın, gruplara ilk katılımı 1997/98 sezonunda gerçekleşmişti. Ön eleme turunda Sloven şampiyonu Maribor'la eşleşen Kara Kartallar, İnönü'deki ilk maçta 0-0'lık skorla zayıf rakibiyle yenişemeyince yine akıllara "Acaba" soruları ve makus Avrupa kupası talihi hikâyesi düşmüştü ister istemez. Neyse ki turun ikinci ayağı Şifo Mehmet, Tayfur ve Amokachi'nin golleriyle 3-1 kazanılmış ve Beşiktaş tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi gruplarında mücadele etme şansını yakalamıştı.
Siyah Beyazlılar'ın gruptaki ilk maçları Almanya'da Bayern Münih'leydi. Alman şampiyonu Tarnat'lı, Mehmet Scholl'lü, Elber'li, Matthäus'lu kadrosuyla tecrübesiz konuğuna şans tanımamış ve sahadan 2-0 galip ayrılmıştı. Bu maçtan 15 gün sonra ise İnönü, ilk kez bir Şampiyonlar Ligi maçına ev sahipliği yapıyordu. Rakip, önceki sezon Fransız Ligi'ni ikinci tamamlayan PSG idi. Delicesine yağan yağmura rağmen Beşiktaş taraftarı her zamanki gibi tam kadro oradaydı ve henüz maçın başında Oktay Derelioğlu 23 numaralı formasıyla ağları havalandırdığında patlayan "Goooooool" sesi mübalağasız 10 saniyeye yakın bir süre dinmemişti. Yıllar yıllar sonra hüzünlü bir şekilde takımdan ayrılacak olan Oktay, bir süre sonra Fransız filelerini bir de kez daha sarsmış ve durumu 2-0'a getirmişti. Paris temsilcisinin tribünleri geren sayısına cevap, maçın sonlarına doğru Amokachi'yle gelişen atağı noktalayan Ertuğrul'la gelecek ve tarihe geçecek 90 dakika nihayet sonlanacaktı; 3-1. Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'ndeki ikinci maçında dönemin güçlü takımlarından Paris-Saint-Germain'i güzel bir futbol ve üç golle devirerek Avrupa kupaları şanssızlığını üzerinden atmanın sinyallerini vermişti işte...
Grubun üçüncü maçı yine Dolmabahçe'de, kendi liginde 4 sezondur şampiyon olan Göteborg ileydi. (Not: Göteborg 1990-1997 yılları arasında şampiyonluğu yalnızca 2 kez kaybetmiştir) İsveç temsilcisi de, Fransızlar gibi İnönü'de Oktay tarafından vurulacak ve Kara Kartallar 1-0'lık sonuçla 3 maçta 6 puana ulaşarak harika bir başlangıç yapacaktı. Grubun belki de kader maçı, Göteborg'taki rövaştı. Henüz maçın başlarında 2-0 mağlup duruma düşen Beşiktaş, daha sonra yine Oktay'la bir sayı bulsa da, İskandinavya'dan puan getiremiyor ve belki de gruptan çıkma şansını PSG deplasmanı ve Bayern maçına bırakarak işini zora sokuyordu. Nitekim, Alman temsilcisi İnönü'de yine 2-0'la kazanarak Beşiktaş'ın çeyrek final umutlarını mucizlere bırakıyordu. O dönem altı grupla oynanan Şampiyonlar Ligi'nde, liderlerin yanı sıra iki tane de en iyi ikinci takım direk olarak çeyrek finale yükseliyordu. Paris'teki son maça ev sahibi 9, Beşiktaş ise 6 puanla ve -1'er averajlarla çıkıyordu. Kara Kartallar Paris'te kazansa bile en iyi ikinci kontenjanına girme şansı yok gibiydi. Maçın başlarında mağlup duruma düşen siyah beyazlılar, Şifo'yla eşitliği yakalasa da ikinci yarıda gelen gole engel olamıyor ve ilk Şampiyonlar Ligi macerasını noktalıyordu.
Grupta Bayern 12 puanla lider olarak çeyrek finale yükselirken, 9 puanla ikinci olan PSG, 6'şar puanlı üçüncü Beşiktaş ve dördüncü Göteborg Avrupa kupalarına veda ediyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder